Monday, June 15, 2009

Tapınak Şövalyeleri - 1

Tapınakçılar (Templar) incelenmeden önce, şu tapınak dediğimiz yerin neresi olduğunu bir tanımlamak gerekiyor. Bu tapınak üç din için kutsal olan Kudüs’te Hz. Sülayman tarafından inşa edilmiş, zenginliğin, gücün, erkin sembolü olan bir saraydır. Hz. Süleyman, Hz. Davut’un oğlu bir Kraldır. Yine üç din tarafından saygı ile anılır. Hz. Süleyman’ın kral olmasının ötesinde dinler tarafından bir peygamber olarak da anılır. Özellikle İslamiyet için Hzi Süleyman önemli bir peygamberdir. Bilginin, gücün giz ve gizemin sahibidir. Mucizeler yaratır. Eli bükülmez bir muzaffer kraldır. Bir anlamda Yahudiler için dünyanın üzerinde egemenlik kurdukları bir dönemin adı olarak sivrilir.

Tapınak Süleyman sonrasında bir kargaşaya düşer, Kuzey’den gelen, sanırım Roma orduları tarafından terle bir edilir. Bugünkü kalıntılarının Ağlama Duvarı şeklinde bir Yahudi Ritüeline dönüşmesinin sebebi de bu tarihtir.

Yahudiler geleneksel olarak gizemlerle uğraşmışlardır. Kelimelerin, sayıların gizemleri. Her isimin bir sayısal anlamı ve o sayının da başka bir anlamı vardır. 5000 yıllık tarih boyunca Tevrat’ı kendi içinde ve kendi kelimeleriyle tekrar tekrar yaratmanın formüllerini aramışlardır. Bu Yahudilikte bambaşka kutsal kitapların oluşmasına yol açmıştır. Talmud bunların arasındadır. Yine Yahudilerin tassavvuf aracı olarak Kabala’yı gösterebiliriz. Amerikalı bir çok film artistinin son zamanlarda Kabala öğrendiğini biliyoruz. Kabala (Cabbalah) internet sitelerinde çok rahatlıkla ulaşabileceğiniz ve ders alabileceğiniz bir öğretidir. İlgili olanlar için.

Yine Yahudilikte diğer dinlerde olduğu gibi bir Mesih inancı vardır. Fakat Musevi inancının Mesih inancı diğer dinlerden ayrılır. Museviler Mesih’i dünya egemenliği olarak algılar. Şöyle özetleyebiliriz. Hristiyanlık ve İslamiyette olan Ahiret inancı Yahudilikte o kadar kuvvetli değildir. Bu anlamda Musevilere daha metaryalist bir dünya görüşü içinde yaşadıkları söylenebilir. Cennet olarak kurgulunan şey, bu dünyanın nimetleri ve zenginlikleridir. Bu nedenle diğer dinlerde ginah olan, faizcilik, tefecilik, ticaret, mal hırsı gibi şeyler Musevilikte günah sayılmaz.

Yine Evrenin içinde bütün maddelere ve kainata hükmeden bir sırlarla dolu bilgi inancı yukarıda saydığım şeylerle beraber gider. Hz. Süleyman’ın bu sırları bilen bir ikişi olduğu savunulur.

Yine bu evrenin gizlerinre ulaşmak için müspet ilim dediğimiz şeye ulaşmak için bilimin gelişmesinin öünüde yer alırlar. Adını bildiğimiz tüm bilim adamlarından çoğunun Yahudi olmasının bir enteresanlığı vardır mutlaka. Özellikle Hristiyanlıkta ve İslamiyetin gerileme döneminde görülen tutuculuk Yahudilerde görülmez. Bununla birlikte Yahudiler bulundukları coğrafyalarda yine egemenlikleri altında kaldıkları güçlere boyun eğerek, belli anlamlarda özellikle Hristiyanların egnizisyonunu başlarında hissetmişlerdir.

Hz. Süleyman’ın mührü (Mührü Süleyman) karşıtların birliğini ifade eden bir yıldızdır ve bugün İsrail bayrağını süsler.

Yahudi Ansiklopedisinden küçük küçük alıntılar yapalım.

Hahamlarin düsüncesine göre, Mesih, insanlik tarihinin en üst noktasinda, Israil'i kurtaracak ve yönetecek olan kraldir. Bu sekilde, Tanri'nin Kralligi, kurulmus olacaktir... Mesih, Israil'in düsmanlarini yenecek, yahudi halkini yeniden topraklarina kavusturacak, onlari Yehova'yla yakinlastiracaktir. Bir peygamber, savasçi, hakim, kral ve Tevrat ögreticisi olacaktir... Hahamlar, Mesih'in Davud'un soyundan gelecegine inanirlar.

Yahudilerin son bozgunundan osnra diasporaya dağıldıkları görülür. Bu diaspora genel olarak İber Yarımadası ve Fransa, İtalya Akdeniz kıyılarıdır.

Yine Yahudilerin çok önemli varlıklarından biri, seçilmiş bir kavim olduklarına dair içlerinde duydukları inançtır.

"Siz Allahiniz Rabbin ogullarisiniz... Çünkü sen Allah'in Rabbe mukaddes bir kavimsin ve Rab yer üzerinde bütün kavimlerden üstün olarak kendisine has bir kavim olmak üzere seni seçti.5 ... Ve onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onlarin topraklarini miras olarak alacaksiniz ve ben size onu mülk olmak üzere verecegim, ben sizi milletlerden ayirt eden Allahiniz Rabbim6 Ben dedim. Siz ilahlarsiniz ve hepiniz yüce olanin ogullarisiniz. Kalk ey Allah yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen varis olacaksin." Mezmurlar, Bab 82/6-8 - TEVRAT


Bu inanç sistemi Yahudileri uzun süre bir arada olmamalarına rağmen asime olmalarından koruyan bir koruyucu zırh olmuştur.


"Geleneksel (ortodoks) düsünceye göre, Mesih, Davud'un soyundandir. Kudüs'te hükmedecek ve Tapinak'i yeniden insa edecektir. Çogu ortodoks haham, ilk basta Siyonizme karsi çikmis, bu akimin tanrisal olan kurtulus yerine tümüyle insan yapimi bir kurtulus öngördügünü öne sürmüstü. Fakat, Israil Devleti'nin kurulmasiyla birlikte, ortodoksinin genel görüsü, Israil'in 'Mesih'in gelisinin baslangici' oldugu sekline dönüstü: Yani Tanri'nin yönlendirmesi ile insanlarin kurduklari yapi, Tanri'nin dogrudan müdahalesi ile gerçeklesecek olan Mesihi dönemin hazirlayicisi olacakti. Ortodoks hahamlar arasinda, çagimizdaki olaylari Mesih'in gelisinin isiginda degerlendirme yöntemi de çok yaygindir. Öyle ki, M. Kasher, Eski Ahit'teki 'Ve ay kizaracak ve günes utanacak; çünkü ordularin Rabbi Siyon daginda ve Yerusalayim'de (Kudüs) krallik edecek; onun ihtiyarlari karsisinda da izzet!'13 ayetinde yer alan kehanetteki ayin inisini, Israil Devletinin kurulmasi olarak yorumlamistir." YAHUDİ ANSİKLOPEDİSİ


Elbette bu kadar yoğun bir tarihi bir bilinç ve çalışma dikkat çekicidir. Bu çalışmaların belli başlı sahipleri tarihte kendilerine hizmet edecek ya da işbirliğine girecek yandaşlar aramışlar ve bulmuşlardır.

Bu girizgahla birlikte Tapınak Şövalyeleri’nin anlatımına geçebiliriz sanırım.
Haçlı Seferleri tarihin gördüğü en barbar işgal hareketidir. Nitelik olarak haçlı seferlerini çok yönlü incelemek gerekir. Birinci Haçlı Seferi iki aşamalı gerçekleşmiştir. İlk aşama, görece daha yoksul ve daha aşağı sınıflardan oluşan ve tarihçilerin serseriler olarak tanımladığı grup ki bu grup daha Avrupa içinde yağmaya başladığı için, başta Avusturya ve Macar Kralları olmak üzere yok edilmeye çalışılmıştır. Bu Grubun, Bizansa gelmesi daha dramatiktir. O güne kadar böylesi bir toplulukla karşılaşmayan İstanbul haklı ve İmparator dehşet içinde gelenlerin bir an önce Anadolu geçişini sağlarlar. Bu grup Anadolu’da Kılıçarslan tarafından neredeyse yok edilir.

Aynı zaman denk düşüen ve içinde daha soylu sınıfları barındıran ikinci grup düzenli ordu biçimindedir. Benzer görüntüler bu grup tarafından da yaratılmışsa da içindeki şavaş bilen komutanların sayesinde kayıp vermeden Anadolu’ya kadar gelirler. Kılıçarslan bu kez yenemez. Eskişehir dolayında yapılan savaş Haçlı Ordusunun galibiyetiyle biter. Kılıçarslan kaçar.

Bu ordu içinde barındırdığı vahşeti her geçtiği yerde uygular. Anadolu tam anlamıyla kana bulanır. Urfa’da, Antakya’da kontluklar kurulur. Bu şehirlerin alınışı da tam bir katliamdır. Bir çok vakanüvist olayları dehşetle kaleme alır. Amin Maalof’un Arapların Göüzyle Haçlı Seferleri bu anlamda basit ama detaylı bir çalışma olarak okunabilir.

Kudüs’ün alınmasıyla birlikte Papa amacına kavuşmuş oldu. Bununla birlikte bu bölgede tüm dengeler alt üst oldu. Üç yüz yıllık İslam egemenliği sona erdi. Bizans İmparatorluğu, Mısır, Arap Dünyası, İran ve Selçuklu bölgesine bir başka Katolik Hristiyan bir güç geçmiş oldu.

Seferler birbirini izledi. Bu seferlerin altında yatan şey elbette fakir Avrupa coğrafyasından zengin Ortadoğu’ya göçtü.

Ortadoğu’nun o dönem için ileriyi temsil ettiği kesin. Her alanda önemli bir gelişmişlik söz konusuydu. Bilim, sanat, edebiyat, savaş sanatı alanlarında Avrupa’dan çok ileri bir medeniyet vardı. Ayrıca dinlerin beşiği olarak mistik bir hava da vardı. Her türlü savaşa karşın belli bir ilişkiler bütünü vardı. Ve bu Avrupa’nın tanıdığından farklıydı.

Templar Şövalyeleri böylesi bir ortamda Kudüs’te Süleyman’ın Tapınağını korumak amacıyla bölgeye geldiler. Tapınakçılar dediğimiz bu grup belli bir dinsel öğretiye inanan tarikat tipi örgütlenmişti. Gücünü Hristiyan Katolik öğretiden alan bu tarikatin örgütleniş felsefesi ile bölgeye geldikten sonraki gelişimi arasındaki farkın içeriği konusunda şüpheler vardır. Bu konuya sonra dönelim.

Tapınak Şövalyeleri Haçlı Seferleirinin bir parçası olarak ortaya çıkar. Savaşlarda ön saflarda çarpışır mı bilinmez ama, kahramanlıkları çokça anlatılır. Bölgedeki diğer Tarikat Hospitaller gibi en etkin gruptur. Hospitaller adından da anlaşılacağı üzere sağlık hizmeti verirler.

Bununla birlikte Tapınakçıları diğerlerinden ayıran “içrek” bir yan olduğu kesin. Daha aydınlanmış daha bilinçli bir tarikat. Örgütleniş biçimleri ve zamanla bunlara eklenen çeşitli ritüeller giderek daha da gizemli bir hal almalarına neden olmuştur.

Yerleşik bir Kudüs Krallığının kurulmasıyla birlikte bölgeye gelip giden hacılar artan bir lineerlikte çoğalmıştır. Bütün dönemlerde insanların seyehatleri sorun olmuştur. Çünkü bu seyehatlerdeki en açık yön sahip olunan zenginliğin saldırılar karşısında kaybedilmesidir. Bütün Harami, Korsan hikayelerinin içindeki ana fikir budur. Ticaret yapan kişilerin bütün tarih boyunca en fazla korunan ve haklarında en fazla kanun çıkarılmış olması rastlantı değildir. Bir insanı öldürebilrsiniz bunun bir açıklaması olabilir. Ama o kişinin malını çalarsanız bunun açıklaması olamaz. Çaldığınız bir baklava tepsisi de olsa en ağır cezaya çarptırılırsınız. Hatta öldürülebilirsiniz de.

Tapınakçılar hacıların seyehatlerini düzenleyen hem bir seyehat acentası gibi hem de bir çeşit finans kurumu gibi çalışmaya başlamıştır. Hacılar, örneğin Fransa, Paris’te Templar bürosuna gider. Orada parasını teslim eder. Hangi kervanla ya da Seferle yola çıkacağını öğrenir. Ödemesi gereken bedeli öder, karşılığında çek-senet-tahvil neyse onu alır ve yola Templar güvencesiyle çıkardı. Kudüs ya da nereye gidiyorlarsa, gittikleri yerde bir başka Templar bürosuna uğrar, elindeki kağıdı nakite çevirirdi. Bu o günün şartlarında olağanüstü bir organizasyondur.

Tapınakçılar zamanla ellerindeki bu parayı bir banka gibi işletmeye başladılar.

Oysa, Katolik Kilisesi faizciliği yasaklayan bir öğretiye sahipti. Ve yine bilinen bir gerçek varsa o zamanlarda faiz ve tefecilikle Yahudiler uğraşırdı.

Tapınakçıların ellerindeki ve hakim oldukları finans güç zamanla Krallara ve Derebeylerine kredi açacak düzeylere ulaştı. Uygulanan faiz oranın çoğu zaman %60’lar seviyesine ulaştığı belirtilir çoğu kaynakta. Bununla birlikte zaman içerisinde Fransız Kralının aldığı borçlar çok büyük boyutlardadır ve işin daha dramatik boyutu da Tapınakçıların edindiği servet Fransa Kraliyetinin sahip olduğu servetin çok ötelerine geçmiş olmasıdır. Bu dönemin tüm Krallarını ve düzenini tehdit eden boyutlara ulaşmıştır.

Para her dönem belirleyici unsur olmuştur.

Tapınak Şövalyelerinin bu ekonomik gelişmine eşlik eden bir de felsefi boyutu, mistik yanı da vardır.

Uzay Gökerman